Bu
yazı dizisini, son dönemlerde oldukça tartışılan “toplumsal cinsiyet” konusuna
adıyorum. Toplumsal cinsiyetin ne olduğu, nerelerde karşımıza çıktığı, ne gibi
dezavantajlara ve kimi zaman avantajlara (!) dönüşebileceği ve bu kavramla
ilgili türetilmiş ve türetilmeye devam eden (çünkü sosyal bilimciler kelime
türetmeyi sever, türetilen kelimelerin hepsi aynı anlama gelse de) her türlü
post-modern kavramı, bu konuya ilgi duyanlarla paylaşmayı planlıyorum.
Bu
noktadan hareketle çıkmış olduğum bu yolda, kafamdaki algı kadınların hep
ezilen taraf, seyirlik bir nesne, pasif, eksik/tamamlanmamış erkek (Aristo’ya
selam), edilgen bir varlık olduğu yönündeydi. “Kadın” kelimesini kullanmanın
ayıp karşılandığı ve bu ayıbı örtmek için kadınlara “bayan” dendiği yüksek
seviye seksist (cinsiyetçi) bir toplumda olduğumdan olsa gerek, bu fikirler
etrafımda dönüp duruyordu. Bu cinsiyetçiliğe başkaldırı olarak ortaya çıkan ve
aslında çok yaygın bilinen bir yanlışın aksine iki cins arasındaki eşitliği
savunan feminizm ideolojisine biraz da selam çakarak ilk bölümü, ilgi duyan
okuyucuların yorumlarına sunuyorum.
İnsanlığın
ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı, ilahi dinlere göre farklı şekilde
yorumlanmaktadır, bu yazıda Yahudiliğe vurgu yaparak Lilith’i, yani tarihteki
ilk feministi anlatmaya çalışacağım.
Her
ne kadar biz insanlığın öyküsünün Adem ve onun kaburga kemiklerinden yaratılan
Havva ile başladığını düşünüyor olsak da Yahudi inanışına göre Adem’in ilk
karısı Havva değil, Lilith’tir. Bu inanışa göre Lilith, Havva gibi Adem’in
kaburga kemiklerinden değil, Adem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratılmıştır.
Bu sebeple Adem’e eşit olduğunu düşünür (daha o dönemde seksist
anlaşmazlıkların olduğunu görüyoruz) ve Adem’e itaat etmeyi reddeder. Bu
sebeple Adem ile aralarındaki anlaşmazlık bir hayli büyür ve en sonunda Lilith
Tanrı’nın söylenmemesi gereken ismini anarak, ki bu isim cennetten çıkış için
tek paroladır, cennetten kovulur (tıpkı özü ateş olan İblis’in, özü toprak olan
insanlardan daha üstün olduğunu iddia edip ona itaat etmeyi reddetmesi ve bu
sebeple lanetlenip kovulması gibi). cennetten kovulunca yeryüzünde bir mağaraya
sığınan Lilith, burada cinlerin kralı ya da şeytanın ta kendisi Samael ile
ilişkiye girip cin çocuklar doğurur. Üstelik bunu, günde 100 adet gibi yüksek
bir oranda yapar. İnanışa göre de, dünyada kötülüklerin bu denli
yaygınlaşmasının sebebi budur.
Cennette yalnız kalan Adem, Tanrı’dan
Lilith’in geri dönmesini ister. Tanrı, Sanvai, Sansanvai ve Semangelof isimli
üç meleği geri çağırmak üzere Lilith’e gönderir. Meleklere, dönmediği takdirde
Lilith’in her gün yüz çocuğunun öldürmelerini emreder. Lilith geri dönmeyi
kabul etmez, bu sebeple çocukları öldürülür. Lilith, duyduğu acıyla bundan
sonra, bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin baş düşmanı olmaya
yemin eder (übn-ü sübyan gibi). Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün,
kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınlarında
bu üç meleğin ismi ya da şekli bulunanlara dokunulmayacaktır. Lilith artık
kötüler tarafına geçmiştir.
Adem
üzgündür ve yalnızdır. Bunun üzerine Tanrı Âdem’in kaburga kemiğinden Havva’yı
yaratır. Bu yeni kadın, Âdem’den bir parça olduğu için, ona karşı çıkmayacaktır
(Aristo’yu doğrularcasına: Kadın tamamlanmamış erkek, eksik bir varlıktır). Fakat
Havva cennetteki yasak meyveyi yeme konusunda kandırılan ilk taraf olmuştur ve
Adem’i de bu yasak meyveyi yemesi konusunda ikna edip her ikisinin de cennetten
kovulmalarına sebep olmuştur.
Kadının
Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı düşüncesi, kadınların asırlardır erkeğe
karşı yetersiz, güçsüz ve etkisiz bir şekilde konumlandırılmasına sebep
olmuştur. Ve yine Adem, Havva tarafından kandırıldığı ve cennetten kovulmasına
Havva sebep olduğu için kadın, “günah keçisi”, “baştan çıkarıcı” , “akıl
çelici” olarak görülmüş ve görülmeye de devam etmektedir.
Dönelim
Lilith’in günümüzle bağlantısına. Lilith’in eşitlikçiliği savunup (buraya
dikkat: üstünlük değil, eşitlikçilik) Adem’e boyun eğmemiş olması, Lilith’i
feminizm ideolojisinin simgesi yapmıştır. Havva ideal, yani olması gereken
kadındır, çünkü erkeğine her daim itaat eder ve edilgendir ve fakat “ideal”
kavramının tanımı, tıpkı yaratılan çoğu gerçeklik gibi, erkek baskın popüler
kültür belirleyicileri tarafından yapıldığından, eşitlikçiliği savunan
kadınların Havva gibi olmak istememesi gayet beklenebilir bir sonuçtur. Bu
sebeple kendilerine Lilith’i ideolojik sembol olarak benimseyen feminist
kadınların çoğu, tepkilerini dile getirmek için çocuklarına Lilith adını
vermiştir. Kadınlar artık Havva'nın değil, Lilith'in takipçisidir ve cinsiyet eşitsizliğine başkaldırıda Lilith, her ne kadar haklı sebeple başkaldırmış olup sonrasında kötü tarafa geçmiş olsa dahi, bu durum Lilith'i feminizm ideolojisinin sembolü yapmada bir engel oluşturmamıştır.