18. yüzyılda Alman fizikçi ve hekim Anton Mesmer, hayvanların etraflarına canlısal manyetizma adı verilen görünmez bir güç yaydıkları yönünde bir teori ortaya atar. Canlısal manyetizma olarak ifade ettiği güç, insanları da içerir. Mesmer, hastalarının alınlarına çoğu zaman elini koyarak, bazen de demir çubukları hastalarının üzerinde gezdirerek onlara kendi enerjisini aktarıp iyileştiklerini gözlemlemiştir. Yani aslında Mesmer, fiziki bir müdahalede bulunmadan uzaktan bir etkide bulunmanın mümkün olabileceğini kanıtlamaya çalışmıştır. Daha sonra Mesmerizm olarak ifade edilen bu tedavi sistemi günümüzde reiki, enerji transferi, bioenerji vb. farklı isimlerle de anılmaktadır.
Anton Mesmer’den
iki yüzyıl öncesinde Rönesans fizikçisi Paraselsus, 11. yüzyılda ise Pers
filozof ve bilim insanı İbn-i Sina, tıbbi amaçlarla mıknatıs ve hipnoz
teknikleri üzerinde durmuşlardır. Daha da eski dönemlere gittiğimizde ise her
zamanki gibi Antik Mısır karşımıza çıkar J
Antik Mısır’da enerjisel güç, daha çok tanrıça Sekhmet ile ilişkilendirilmiştir. Sekhmet ismi “güçlü olan” anlamına gelmekte olup kelime olarak kontrol ve güç sembolü olan Sekhem sözcüğünden türemiştir. Sekhmet, pek çok kimliğinin yanında hastalıkları iyileştirme gücünü de barındırmaktaydı. Aslan başlı veya bir aslan olarak tasvir edilen Sekhmet, kimi zaman kedi tanrıça Bastet ile de ilişkilendirilmiştir. Ne de olsa ikisi de kedigillerden.
Sekhmet’in hastalıkları iyileştirici gücünün hiyerogliflerdeki temsilinin, Anton Mesmer’in tekniğinden pek bir farkı olduğu söylenemez.
Anton Mesmer'in canlısal manyetizma tekniğiyle iyileştirme seansı temsili Tanrıça Sekhmet, iyileştirme gücünü kullanırken
İki görselde de
vurgulanan Mermerizm tabiriyle canlısal manyetizma, genel tabirle ise enerjisel
akıştır. Bu enerjisel akış ya da enerjinin gücü, karşılıklı uyuma bağlı olarak
değişebilir (bunu ben değil, Anton Mesmer söylüyor). Örneğin şu durum çoğumuzun
başına gelmiş olabilir: Telefonunuz çalar ve bir bakmışsınız ki daha az önce
aklınızdan geçen arkadaşınız sizi arıyor. Burada arkadaşınızın sizden ne kadar
uzakta olduğunun bir önemi yoktur. Önemli olan arkadaşınızla aranızdaki uyum
enerjisidir. Böyle bir durum yaşamış iseniz hayatınızda Mesmer kuralları
işliyor demektir.
Mesmer ayrıca,
gök cisimleri, Dünya ve bütün canlı varlıklar arasında karşılıklı uyuma dayalı
enerji akışının olduğunu söyler. Burada kedi dostlarımızdan örnek vermek
isterim. Zira Sekhmet ve Bastet gibi kedigillerle ilişkilendirilen tanrıçalara
değinmişken konuyu kedilerle bitirmek isterim: Kedisi olanlar beni daha iyi
anlayacaklardır, kediler insanlardaki duygu geçişlerini ve enerjiyi hissetmede
son derece iyidirler. Üzgünseniz size enerji verip sizi mutlu edebilir,
ağrılarınız varsa ağrılı bölgeye yatıp yaydıkları enerjiyle bir anda sizi iyi
edebilirler. Kedinizle aranızdaki uyum arttıkça, bu gibi durumları yaşama
ihtimaliniz de o kadar artabilir. En azından kedim Tılsım’la aramızda böyle bir
ilişki olduğunu söyleyebilirim. Kedilerin bu şifacı gücünün belki de (bence
kesinlikle fark etmişlerdir) farkında olan Antik Mısırlılar, hastalıkları
iyileştirici gücü olan tanrıçalarını bu sebeple kedigillerle ilişkilendirmiş
olabilirler.
Kedim Tılsım’dan
uzaktayken bu cümleleri yazdığım sırada babamın Tılsım’ın fotoğrafını göndermesi
de bence tesadüf değil, tamamen evren ve kedimle olan uyum enerjisinden. Çünkü
aslında,
Tesadüf diye bir
şey yoktur.