Mısır’daki
İskenderiye kentinde yaklaşık 10 gün önce inşaat çalışmaları sırasında bulunan
dev granit lahit, pek çok iddia ve teoriyi de beraberinde getirdi; çünkü bu
lahit gömüldüğünden beri hiç açılmamıştı, bunu 2000 yıldır bozulmadan duran
mührü göstermekteydi. Ayrıca bu dev granit lahit, şimdiye kadar Mısır
kazılarında ortaya çıkarılan lahitlerden çok farklıydı. Ne de olsa 30 tonluk
bir granitti. Keşiften sonra bu 30 tonluk dev granitin nasıl açılacağının
dışında, içinde ne olacağı konusunda da pek çok iddia ortaya atıldı.
Dev granit lahdin bulunduğu alan |
Bulunan granit lahit |
Bilindiği
üzere 1922 yılında keşfedilen Tutankhamon’un mezarı ve lahdi beraberinde pek
çok ölüm getirmişti. Her ne kadar sonrasında yapılan incelemeler bu ölümlerin
mumya tozundan kaynaklandığını ortaya koymuş olsa da bana göre Lord Carnarvon’un
ölümü çok trajik ve bir o kadar da gizemliydi (konuyla ilgili detaylı bilgi
için "Tutankamon'un Laneti" başlıklı yazıma bakabilirsiniz). Hal böyle olunca ve tabi ki biraz da Hollywood’un
etkisiyle olacak, lanetli lahit söylentileri bu dev granit lahit için de aldı
başını gitti.
Mühür deyince aklıma geldi. Yukarıda görmüş olduğunuz, Tutankamon'un mezarını koruyan mühür. Çok etkileyici değil mi! |
Lahdin
Büyük İskender’e ait olabileceğini düşünenler bir yana (çünkü bulunduğu yerin
yakınlarında su mermerinden yapılmış bir büst bulunmuştu ve bence Büyük İskender’i
andırıyor=)), açılmasıyla dünyaya lanet getireceğini söyleyenler bir yana
derken (bknz: Mumya (The Mummy) filminde Imhotep’in Ölüler Kitabı’ndaki büyülü
sözler söylenerek hayata dönmesiyle gelen 7 lanet gibi) dev granit lahit
geçtiğimiz günlerde açıldı.
Bahsi geçen su mermerinden yapılmış büst. Bence Büyük İskender'e benziyor; ama değil sanki, bilemedim... |
Lahdin
içinde ne bir mumya, ne de değerli eşyalar vardı. Aksine lahit, yarısına kadar
lağım suyuyla doluydu ve içinde 3 adet iskelet vardı. Şimdi kafamdaki deli
sorular kısmına geçelim:
1) 2000
yıldır açılmamış olan, etrafındaki harç tabakası hiç bozulmamış ve mührü de
kırılmamış olan bu granit lahdin içine lağım suyu nasıl girmiş olabilir?
Lağım suyu içindeki 3 iskelet |
2)
Lahdin içindeki iskeletler madem mumyalanmayacaktı, o zaman bu dev granit lahdin
içine neden koyuldular? Hem de üçü birden? İsraf değil mi!!=) (Normal şartlar
altında bu durum Antik Mısır adetlerine bir hayli ters, mumyalanmayacak olan
bedenler-ki bunlar genelde varlıklı olmayan kesim olur-çöl kumlarına gömülür ve
burada doğal bir şekilde mumyalanır-“o zaman masrafa ne gerek var ki?”
dediğinizi duyar gibi oldum; ama Antik Mısır inanışına göre değerli eşyalarla
ve mumyalanmış bir şekilde gömülürsen ölümden sonraki hayatın da zenginlik
içinde geçer ve sıkıntı yaşamazsın, ne de olsa her şeyin bir anlamı, bir usulü
var=D).
3)
Aman Allahımm! Aklıma Hom-Dai laneti geliyor. Yine Mumya filmlerini izleyenler
bilir (Imhotep’in başına gelenler), Hom-Dai cezası, çok büyük ve affı mümkün
olmayan suç işlemiş olanların içi “scarabeus”larla (nam-ı diğer bok böceği,
bizim karafatmalara benzerler, ama Mısır sembolizminde anlamı büyük, o yüzden
böcek deyip geçmeyiniz) dolu mezara kanlı canlı koyularak gömülmesidir. Bulunan
dev granit lahitten de sadece iskeletler çıkınca aklıma Hom-Dai gelmedi değil
hani. Ama lahitte bulunan scarabeus
kalıntılarına dair bir şey görmedim/okumadım henüz. O yüzden bu ihtimali
şimdilik rafa kaldırıp sizlere tarihte yaşanmış olan ve Antik Mısır lanetlerine
bağlanan birkaç örnek hikaye vermek isterim .
Hom-Dai cezasına çarptırılmış İmhotep, Mumya filminden bir sahne |
Titanik’i
Mumya mı Batırdı?
Aslında
bu hikayede gerçek bir mumya yok. Sadece kimliği belirsiz bir kadının boyalı
bir mumya tabutu var. Bu mumya tabutu olayın öncesinde Londra’daki British
Museum’da sergilenirken bir fotoğrafçı bu tabutun fotoğrafını çeker. Sonrasında
büyük bir dehşet yaşar, çünkü fotoğrafı çekerken bir kadının hayaletinin ortaya
çıktığını görmüştür. Olaydan sonra bir gün müze bekçisi de garip bir şekilde
ölür. Hal böyle olunca müze bu mumya tabutunun lanetli olduğuna kanaat getirir
ve mümkün olduğunca hızlı bir şekilde bu tabutu elden çıkarmak ister. Sonrasında
müze bu tabutu Amerikalı bir arkeologa satar. Bu arkeolog bilin bakalım bu
tabutu Amerika’ya neyle götürecektir? Tabi ki Titanik’le. Bu sebeple bazıları
Titanik’in batmasını bu “lanetli” tabuta bağlar. (Not: Aslında lanetli olduğu
söylenen bu tabut hiçbir zaman British Museum dışına çıkmamıştır=) ).
Titanik'i batırdığı iddia edilen, ama olay sırasındayken British Museum'da olduğu söylenen mumya tabutu=) |
Yer
altı ve Ölüler Tanrısı Osiris’in Laneti mi?
1971
yılında Sakkara’daki kazılar sırasında Ejiptolojist Emery, Osiris’in küçük bir
heykelini bulur. Sonrasında o ve asistanı, köy yakınlarında kaldıkları yere
dönerler. Emery dinlenmek için odasına çekilir. Kısa bir süre sonra asistani
Emery’nin çığlıklarını duyar. Hemen yanına koşar; fakat Emery bir tür travma
geçirmektedir. Emery’nin sağ tarafına felç inmiştir ve bir gün sonra da ölür.
Osiris heykeli örneği |
Mumya’nın
Mucizesi (Her zaman lanet getirecek değil ya=))
Genç
adam bir gün Kahire’deki Mısır Müzesi’ni ziyaret eder. Ee, ne var bunda?
Ejiptolojist Zahi Hawass’a göre bu genç adam çok hastaymış; taa ki müzedeki
Kral 1. Ahmose’un mumyasına bakana kadar. O olaydan sonra
genç adam hızla iyileşmeye başlamış. Yani mumyamız bu sefer lanet değil mucize
getirmiş.
Genç adamı iyileştirdiği düşünülen Kral Ahmose'un mumyası |
Bu hikayeler
bir yana dursun, geçenlerde hala Antik Mısır’a (çünkü ben onu Antik haliyle
seviyorum=D) gidemeyişime, piramitleri dünya gözüyle göremeyişime, müzelerde
sabahlayamayışıma söylenirken, hayatımda hiç gitmediğim bir yeri-yani Antik Mısır’ı-
ne kadar özlediğimi fark edip şaşırdım. Kendi kendime sordum: “İnsan hiç
gitmediği bir yeri özleyebilir mi?!”. Cevabı kısa bir süre sonra buldum:
Fernweh Sendromu!
Fernweh,
Almanca kökenli bir kelime olup “insanın daha önce gidip görmediği bir yere
duyduğu özlem” anlamına geliyormuş. Pek çok kelimeyle bile anlatılması zor olay
bu duygu durumunu tek bir kelimeyle anlatabilmek çok güzel. Böyle kelimeleri
severim. Demek ki böyle durumlar
olabiliyormuş, delirmiyormuşum=)
Antik Mısır'ı düşlüyorum gözlerim kapalı! İşte bunlar hep Fernweh=D |
Bu
da benden bonus kelimesi olsun: “Alexithymia”, Yunanca kökenli bir kelime olup “duyguların
kelimelerle açıklanamaması durumu” anlamına geliyormuş.
O zaman
şöyle bitirelim: Alexithymiatic fernweh’teyim=D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder