Şiddetli fırtınanın hâkim olduğu bir günde tabii ki mitolojinin önde gelen fırtına tanrılarıyla ilgili bir yazı yazmasam olmazdı. Bu yazım kapsamında fırtına tanrıları içinde en popülerleri olan Seth, Zeus ve Thor’u ele alacağım. Sadece bu üç ünlü tanrıdan bahsedecek olmamın sebebi hem yazıyı çok fazla uzatmamak hem de Seth’in en sevdiğim mitoloji olan Antik Mısır’a ait bir tanrı olması, Zeus’un okumaktan zevk aldığım bir seri olan Percy Jackson ve Olimposlular’la olan bağlantısı, Thor’un ise Marvel tarafından hikâyesine biraz müdahale edilmiş olmasıdır ki bu müdahaleye biraz sonra değineceğim. Dolayısıyla konuya ilgi duyanlar bu üç ünlü fırtına tanrısı dışında Aztek mitolojisinden Tlaloc, Antik Hinduizme ait bir tanrı olan Indra, Japon mitolojisinden Raijin ve Slav panteonundan Perun gibi fırtına tanrılarını da inceleyebilirler.
Antik Mısır mitolojisi diğer mitolojiler içinde her zaman için önceliğim
olduğundan ilk olarak Seth ile başlamak isterim. Her ne kadar Seth, kardeşi
Osiris’le olan güç savaşında Osiris’i öldürüp bedenini 40 parçaya bölmesiyle
bilinip kötü bir üne sahip olsa da her zaman kötülükle ilişkilendirilmemiştir. Zira
eski krallık (MÖ 2575-MÖ 2134) döneminde çöllerin koruyucu tanrısı olarak
tanınan Seth, hem çölde seyahat eden tüccarları korumuş hem de saf bir kötü
olan yılan tanrı Apep’e karşı direnerek Güneş’in doğmasını sağlayıp günü
kurtarmıştır. Yeni krallık döneminde (MÖ 1550-MÖ 1070) ise kardeşi Osiris’le
yaptığı savaş ve onu vahşice öldürmesi, Seth’i koruyucu bir tanrıdan kaos,
yıkım ve istilalarla ilişkili bir tanrıya dönüştürmüştür. Seth’in fırtına
tanrısı olarak anılmasının sebebi de işte tam olarak yaşadığı bu dönüşümdür. Yaşadığı
dönüşümden sonra tıpkı şiddetli bir fırtınanın her şeyi önüne katıp yerle bir
etmesi gibi Seth de kaos, yıkım ve kötülükle beslenmiştir. Eski krallık
dönemindeki iyi hâllerinden hiç eser kalmamış, yaptığı iyilikler getirdiği
yıkımlarla unutulup gitmiştir.
Kardeşi Seth tarafından öldürülen Osiris’in 40 parçaya bölünen bedeni, kız
kardeşi ve aynı zamanda karısı olan büyü tanrıçası İsis tarafından bir araya getirilmiş
ve büyüyle kısa bir süre için hayata döndürdüğü Osiris’ten hamile kalan İsis,
Horus’u dünyaya getirmiştir. Sonrasında Osiris, yeraltı dünyasına geçmiş ve
yeraltı ve ölüler tanrısı olmuştur. Bundan böyle Horus, babasının intikamını
almak için amcası Seth ile şiddetli bir mücadeleye girmiş, bu uğurda bir gözü
Seth tarafından oyulmuş (Horus’un gözü miti bu hikâyeden gelir), ama sonunda
Seth karşısında galip gelip babasının intikamını almıştır.
Seth’in fırtına ve kaos tanrısına dönüşmesinden sonra Horus ile olan
mücadelesi Mısır mitolojisinde iyilik ve kötülük ya da düzen ve kaos arasındaki
sonsuz mücadeleyi temsil eder. Seth ve Horus’un, başka bir deyişle kaos ve
düzenin dengede olması evrenin devamlılığının tehlikeye düşmemesi için
önemlidir. Horus’un Seth’e kimi zaman merhamet gösterdiği bazı mitsel
hikâyeler, Antik Mısırlıların söz konusu dengeye verdikleri önemle ilgilidir.
Seth (solda) ve Horus (sağda), kaos ve düzenin dengesini tasvir ediyor (Mısır Müzesi) |
Bir diğer ünlü fırtına tanrısı Zeus ile devam edelim. Antik Yunan
panteonunun, başka bir deyişle Olimpos tanrılarının en ünlü tanrısı diyebileceğimiz
Zeus’un bu üne Percy Jackson kitap serisinden çok önce de sahip olduğunu
söyleyebiliriz. Ününün sebebi belki de diğer tanrılar ve ölümlülerle olan hazcı
ilişkileri ve kıskançlık, öfke, şehvet vb. pek çok ölümcül günah dolu
hikâyeleri olabilir. Öte yandan Yunan mitlerinin sadece Zeus’la ilgili değil,
diğer Yunan tanrılarıyla ilgili de böyle “insanca, pek insanca” (bu göndermeyle
de Nietzsche’yi analım=)) hikâyelerle dolu olduğunun bilinmesi gerekir.
Elinde şimşeği tutan Zeus (Yunan tanrılarının fiziksel özellikleriyle de "pek insanca" tasvir edildiğini buradan da anlayabiliyoruz) |
Titanlardan Kronos ve Rhea’nın en küçük çocuğu olan Zeus, olgunluk
döneminde babası Kronos’u devirmiş, Titanlar’a karşı yaptığı savaşı kazanmış ve
Olimpos Dağı’nın en büyük kralı olmuştur. Zeus’un hikâyesi, Musa’nın hikâyesiyle
benzerlik taşır. Zira Zeus’un babası Kronos, kendi babası Ouranos’u öldürdükten
sonra kendisinin de çocukları tarafından öldürüleceği korkusuna kapılıp bütün
çocuklarını vahşice yiyen korkak ve acımasız bir tanrıydı. Tabii ki Zeus
dışında hepsini. Annesi Rhea, Zeus’u Kronos’tan saklamış ve böylece Zeus,
hayatta kalabilmişti. Olgunluğa eriştiğinde ise korkak ve acımasız babasını öldürmüştü.
Böylece Kronos’un korktuğu başına gelmiş, babasına yaşattığı kaderi kendi de yaşamıştı.
Musa da annesi tarafından dönemin, bir kehanetten korkup hayatından endişe
ettiği için bütün doğan bebeklerin öldürülmesi emrini veren acımasız ve korkak firavununun
şerrinden korunması için bir bebekken saklanıp olgunluğa eriştiğinde firavunu
tahtından indirmiştir. Bu iki hikâye arasındaki benzerlik, mitoloji üstadı
Joseph Campbell’ın tüm mitolojik hikâyelerin benzer nitelikler taşıdığı
yönündeki düşüncesine yönelik “kahramanın sonsuz yolculuğu” nosyonunu destekler
niteliktedir.
Seth ve Zeus dışındaki en ünlü fırtına tanrısı olarak Thor’u nitelendirmek
pek de yanlış olmayacaktır. Thor’un söz konusu ününe rağmen ait olduğu
İskandinav mitolojisi, Mısır ve Yunan mitolojileri gibi çok bilinen bir
mitoloji değildir. Bu durumun, Thor’un hikâyesinin ünlü ABD’li çizgi roman
yayımcısı Marvel tarafından kolaylıkla eğilip bükülmesini, yani
değiştirilmesini kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. Zira İskandinav
mitolojisinin pek fazla bilinmiyor olması, Marvel’ın Thor’la ilgili
müdahalelerinin kolaylıkla kabul edilmesini ve benimsenmesini beraberinde
getirmiştir. Hatta çoğu kişinin Thor’u Marvel’la birlikte tanıdığını düşünürsek
Thor’un “sinematik” hikâyesinin asıl hikâyeyi gölgede bıraktığını ifade
edebiliriz.
İskandinav bereket tanrıçası Sif’le evlenen ve birden fazla çocuğu olan Thor,
ünlü çekici Mjörnir sayesinde fırtınaları kontrol edip yağmurlar
yağdırabilirken hem kendi evi Asgard'ı hem de insan dünyası Midgard'ı savunmak
için sık sık devlerle ve canavarlarla savaşıyordu. Midgard'ın tamamını saran
devasa yılan Jörmungandr ise Thor’un ezeli düşmanıydı. Kehanete göre Ragnarök
(kıyamet) sırasında fırtına tanrısı Thor ile devasa yılan Jörmungandr
birbirleriyle savaşacaktı. Bu savaştan sonra Thor'un çocukları da dâhil olmak üzere
hayatta kalan tanrılar daha sonra dünyayı yeniden inşa edecekti. Tıpkı Horus ve
Seth arasında olduğu gibi Thor ve Jörmungandr arasındaki çatışma da düzen ve
kaos arasındaki çatışmayı temsil eder. Zaten bütün mitolojik hikâyelerin özü
de düzen ve kaos arasındaki çatışmadan ibarettir.
Thor, çekici Mjörnir ile devlerle savaşırken (Marten Eskil Winge, 1872) |
Gelelim Marvel’ın, Thor’un hikâyesiyle ilgili yaptığı müdahaleye. Marvel’ın
hikâyesindeki düzenbaz tanrı Loki, İskandinav mitolojisine göre Thor’un kardeşi
değil, can düşmanı Jörmungandr'ın yarı dev, yarı tanrı babasıydı. Buna ek
olarak Loki, İskandinav mitolojisinde her zaman saf bir kötü olarak tasvir
edilmemiştir. Tıpkı Antik Mısır mitolojisindeki Seth’in de her zaman saf bir
kötü olarak tasvir edilmediği gibi. Marvel belki de iyi ve kötü arasında
belirgin bir ayrım yapmak için Loki’yi Thor’un tam karşısına, saf bir kötü
(antagonist/rakip) olarak konumlayarak Thor’un protagonist (baş kahraman)
çekiciliğini arttırmak istemiş olabilir. Yine de Thor’u canlandırması için Avustralyalı
oyuncu Chris Hemsworth’u seçerek bana göre iyi bir seçim yapmış olduklarını
belirtmeliyim.
Bu yazımı yazmaya başladığımda dışarıda şiddetli bir fırtına vardı. Yazımın
sonuna gelirken fırtınanın şiddetini daha da arttırdığını söyleyebilirim. Yani şu
an gökyüzünde Horus ve Seth, Zeus ve Kronos, Thor ve Jörmungandr arasında
şiddetli bir çatışma oluyor ve kaos (yıkım), düzen karşısında galip geliyor
gibi. Gemiler batıyor, çatılar uçuyor, ağaçlar yıkılıyor…
Kaos ve düzen arasındaki dengenin bir an önce kurulması umuduyla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder