Bundan milyonlarca yıl önce, yeryüzünde İkinci Zaman’a denk gelen bir dönemde Ammon ve Belemnon arasında bir savaş yaşandı. Ammon, onu ele geçirenin her şeye gücünün yetebileceği Yüce Bilgi’nin koruyucusuydu. Yüce Bilgi’yi gizlemek, kötü emelleri için Yüce Bilgi’yi kullanmak isteyenlere karşı onu saklamak, Ammon’un en önemli göreviydi. Ammon’un gizlediği Yüce Bilgi, sadece onu hak edenlere aşikâr olurdu. Ve kuşkusuz ki Yüce Bilgi’ye ulaşmak, hiç de kolay değildi.
Ammon’un sakladığı Yüce Bilgi’ye ulaşmak için yüzlerce localı ve birkaç
turdan oluşan spiral bir yolu tamamlamak gerekiyordu. Kutsal Spiral olarak
isimlendirilen bu yolu oluşturan her bir locada Yüce Bilgi’nin malik
namzetlerini ziyadesiyle zorlayan türlü testler bulunuyordu. Her bir namzetin, Ammon
tarafından localara saklanan yuvarlak kalkan görünümlü tablet Clypeus’ları
bulması, daha sonra ise Clypeus’ların üzerindeki yıldız sembolü Aster’in beş
kolunda yazılı olan bilmeceleri çözmesi, cesaret, sabır ve saflık gerektiren
görevleri layıkıyla yerine getirmesi bir elzemdi. Aksi takdirde namzet, bir
sonraki locaya geçemeden spiral kafalı koni görünümlü Turritus’lara yem olurdu.
Zira Yüce Bilgi, sadece cesaret, sabır, saf ruh ve zekâ karşısında aşikâr
olacaktı.
Ammon’un localarındaki Clypeus’ların Aster’lerindeki bilmeceleri çözüp
görevleri layıkıyla yerine getirebilen namzetler spiral yolun sonunda bir
Graptolith’e ulaşıyorlardı. Üzerinde Yüce Bilgi’nin çeşitli sembollerle
işlendiği bu Graptolith’ler her bir namzeti, Yüce Bilgi’nin Malik’ine dönüştürecek
son anahtardı. Onu bir Malik’e dönüştüren Graptolith’i saklamak ise Malik’in en
önemli görevi olurdu.
Belemnon’un Yüce Bilgi’yi ele geçirecek denli yüksek zekâsı ve cesareti
vardı. Fakat o, zekâsını ve cesaretini sadece yakıp yıkmak ve sahip
olamadıklarını hile, yıkıcılık veya kara büyüyle kısa yoldan ele geçirmek için
kullanıyordu. Sabırsız ruhunun ve hırsının kölesi olmuştu. İçinde, sahip
olamadıklarını ele geçirmek için büyüyen devasa bir öfke vardı. Öfkesi, tıpkı
şiddetli gök gürültüleri ve fırtınalar sırasında gökten düşen yıldırımlar gibi yıkıcıydı.
Belemnon şimdiye kadar istediği her şeyi yakıp yıkarak, kara büyü kullanıp hile
yaparak ele geçirebilmişti. Bir şey hariç… O da Ammon’un sakladığı Yüce Bilgi’ydi.
Yüce Bilgi’nin Malik’i olabilmek için gerekli olan sabır ve saf ruh ise onda yoktu.
Sabırsızlığı ve kötülükle kirlenmiş ruhuyla Ammon’un spiral yollarından
geçebilmesi mümkün değildi. Sabırsızlığı ve kötülük dolu ruhuyla Ammon’un
localarını geçemez, Turritus’lara kolaylıkla yem olurdu. Bu durum, içindeki
öfkeyi daha da büyüttü ve Yüce Bilgi’yi her zaman izlediği yolla ele geçirmek
için Ammon’a savaş açtı.
İkinci Zaman’da geçen bu savaş, Belemnon ile Ammon arasında gerçekleşti.
Belemnon kara büyü gücünü kullanarak öfkesini gökten düşen yıldırım şeklinde vücutlaştırmış,
Ammon’un kutsal spiraline cirit gibi yağıyordu. Belemnon’un Belemnit ismini
verdiği bu öfke ciritleri Ammon’un kutsal spiralindeki locaları yakıp yıkmak
için harekete geçmişti. Kısa süre içinde Belemnit yağmuruna tutulan localarını
ve Yüce Bilgi’yi korumak için Ammon’un bir an önce harekete geçmesi
gerekiyordu. Tam da bu noktada Ammon, Belemnitlere karşı Ammonitleri
kullanmaya karar verdi. Her bir Ammonit, Yüce Bilgi’nin bir parçasını taşıyan
ve Ammon’un kutsal spiralinin bir yansıması olan yüce varlıklardı. Belemnon’un
öfkeyle yoğrulmuş Belemnitlerinin Ammon’un saflık, bilgelik, cesaret ve sabır
mayasıyla yoğrulmuş Ammonitleri karşısında pek bir şansı yoktu. Ammonitler kısa
süre içinde Belemnitlere üstün geldiler. Belemnitler ve Ammonitler, yani
Belemnon ve Ammon arasındaki bu savaş, Ammon’un zaferiyle sonuçlandı.
Yüce Bilgi, Ammon’un kutsal spiralinde, Ammonitler ve Graptolithlerin
taşıyıcıları Malikler tarafından milyonlarca yıl boyunca korundu. Belemnon
zaman zaman Belemnitleriyle Kutsal Spiral'e saldırsa da bu girişimler her
defasında sonuçsuz kaldı. Yani saflık, her zaman kötülüğe üstün geldi…
…………….
Yukarıdaki mitopya türünde yazdığım hikâye, fosillerle ilgili okuduğum bir
kitapta Ammonit, Belemnit, Clypeaster, Turritella ve Graptolith isimli omurgasız fosilleriyle ilgili bölümü okuduğumda ve bu fosillerin şekillerini gördüğümde zihnimde canlananlardı. Coğrafi oluşumlar ve fosilleri
mitopya türünde hikâyeleştirerek aktarmayı seviyorum. İlk mitopya denememe
ulaşmak ve mitopyanın ne olduğunu öğrenmek için bu yazımı okuyabilirsiniz. Öte yandan az önce ismini gördüğünüz
fosillerle ilgili kısa bilgi vermem, yukarıdaki mitopyanın daha çok anlam kazanmasını
sağlayacağından gerekli:
Ammonit, ismini “gizli/saklı/gizlenmiş” anlamına gelen Grek dilinden bir
kelime olan Ammon’dan alıyor. Ammon ya da Amon adını, antik Mısır’ın baş
tanrısı olarak duymuş olmanız mümkün. Zira tanrı Amun’un da ismi, “gizli olan”,
“saklanmış”, “görünenin ötesindeki” gibi anlamlara geliyor. Tıpkı bir deniz
yumuşakçası ve kafadanbacaklısı olup jeolojik dönemin İkinci Zaman’ı olan
Mesozoyik dönemin sonunda yok olmuş Ammonit’lerin sanki bir şeyleri saklamak
için kıvrılmış spiral turlardan oluşan kavkısı gibi.
![]() |
| Ammonit görseli |
Belemnitler de Ammonitler gibi İkinci Zaman’ın yani Mesozoyik dönemin
sonunda yok olmuş bir deniz yumuşakçası fosilidir. Kafadanbacaklı sınıfına
giren Belemnitler iyi gelişmiş bir iç iskelete (rostrum) sahiptir. Bu iç
iskeletin şeklinin tıpkı bir cirite veya oka benzemesi sebebiyle bu fosil
ismini, Grek dilinde cirit anlamına gelen Belemnon’dan almıştır. Hatta jeoloji
biliminin henüz gelişmediği dönemlerde bu fosilleri bulan insanların, fosillere anlam
verebilmek için onların, öfkeli tanrılar tarafından gökyüzünden yeryüzüne
fırlatılan oklar olduğuna inandıkları yönünde hikâyeler mevcuttur.
![]() |
| Belemnit görseli |
Clypeaster, derisi dikenlilerden bir deniz kestanesi fosilidir. İsmini yine
şeklinden alan bu fosilin kabuğu konik şeklinde olup üzerinde beş kollu yaprak
görünümünde bir yıldız şekli bulunur. İsmi Latince Clypeus (yuvarlak kalkan) ve
Aster (yıldız) kelimelerinin birleşmesinden oluşur.
![]() |
| Clypeaster görseli |
Turritella, halk arasında deniz minaresi olarak bilinen, karındanbacaklı bir deniz yumuşakçası fosili türüdür. Spiral şeklinde kıvrılmış ve tur sayısı fazla olan uzun kabuklu bir fosildir. Turritela fosili de ismini şeklinden almış bir fosil olup ismi, Latince kule anlamına gelen Turritus kelimesine küçültme eki olan “-ella” nın eklenmesiyle oluşmuştur. Özellikle jeolojik devrin Üçüncü Zaman’ı olan Senozoyik dönemde (günümüzden 65 milyon yıl öncesi) sayıca çoğalmış bir fosil türüdür.

Turritella görseli
Graptolith ise “Yazılı Taşlar” olarak isimlendirilen bir fosil sınıfının
genel adıdır. Koloniyal olarak yaşayan küçük poliplerin bir araya gelip
oluşturdukları yığınlar, çizgi, şerit, yaprak, tırtık gibi şekiller hâlinde
taşların üzerinde yazı misali görüntü bırakırlar. Bu özellikleri sebebiyle bu
fosil sınıfı ismini, Latince yazı anlamına gelen Graphy ve taş/kaya anlamına
gelen Litho’nun birleşmesinden alır. Jeolojik devirlerden Birinci Zaman’ı ifade
eden Paleozoyik dönemde (günümüzden yaklaşık 450 milyon yıl önce) yaşamışlardır.
![]() |
| Graptolith görseli |
Artık mitopyama ilham olan fosilleri, isimlerini ve şekillerini bildiğinize
göre hikâyemi bir de bu gözle okumanızı tavsiye ederim. Belki de fosil
kitaplarında, takip ettiğim fosil sayfalarında, yaşadığım şehrin sahillerinde,
müzesinde ve çalıştığım üniversitenin paleontoloji laboratuvarında gördüğüm
veya gördüğünüz Ammonit, Belemnit, Clypeaster, Turritella ve Graptolith
fosilleri tıpkı böyle bir hikâyenin ardında kalan, iyinin ve kötünün savaşının şahitleridir. Kim bilir...




Sevgili Gizem, aklınıza, hayal gücünüze, yaratıcılığınıza, ellerinize, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok kutluyorum. Çok yönlü olmak böyle birşey. Keşke fakültemizde ve
Üniversitemizde sizin gibi birkaç hoca olsa.
YanıtlaSil