30 Haziran 2015 Salı

Toplumsal Cinsiyet Serisi Bölüm 1: Tarihteki İlk Feminist, Lilith



Bu yazı dizisini, son dönemlerde oldukça tartışılan “toplumsal cinsiyet” konusuna adıyorum. Toplumsal cinsiyetin ne olduğu, nerelerde karşımıza çıktığı, ne gibi dezavantajlara ve kimi zaman avantajlara (!) dönüşebileceği ve bu kavramla ilgili türetilmiş ve türetilmeye devam eden (çünkü sosyal bilimciler kelime türetmeyi sever, türetilen kelimelerin hepsi aynı anlama gelse de) her türlü post-modern kavramı, bu konuya ilgi duyanlarla paylaşmayı planlıyorum.




Bu noktadan hareketle çıkmış olduğum bu yolda, kafamdaki algı kadınların hep ezilen taraf, seyirlik bir nesne, pasif, eksik/tamamlanmamış erkek (Aristo’ya selam), edilgen bir varlık olduğu yönündeydi. “Kadın” kelimesini kullanmanın ayıp karşılandığı ve bu ayıbı örtmek için kadınlara “bayan” dendiği yüksek seviye seksist (cinsiyetçi) bir toplumda olduğumdan olsa gerek, bu fikirler etrafımda dönüp duruyordu. Bu cinsiyetçiliğe başkaldırı olarak ortaya çıkan ve aslında çok yaygın bilinen bir yanlışın aksine iki cins arasındaki eşitliği savunan feminizm ideolojisine biraz da selam çakarak ilk bölümü, ilgi duyan okuyucuların yorumlarına sunuyorum.
İnsanlığın ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı, ilahi dinlere göre farklı şekilde yorumlanmaktadır, bu yazıda Yahudiliğe vurgu yaparak Lilith’i, yani tarihteki ilk feministi anlatmaya çalışacağım.




Her ne kadar biz insanlığın öyküsünün Adem ve onun kaburga kemiklerinden yaratılan Havva ile başladığını düşünüyor olsak da Yahudi inanışına göre Adem’in ilk karısı Havva değil, Lilith’tir. Bu inanışa göre Lilith, Havva gibi Adem’in kaburga kemiklerinden değil, Adem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratılmıştır. Bu sebeple Adem’e eşit olduğunu düşünür (daha o dönemde seksist anlaşmazlıkların olduğunu görüyoruz) ve Adem’e itaat etmeyi reddeder. Bu sebeple Adem ile aralarındaki anlaşmazlık bir hayli büyür ve en sonunda Lilith Tanrı’nın söylenmemesi gereken ismini anarak, ki bu isim cennetten çıkış için tek paroladır, cennetten kovulur (tıpkı özü ateş olan İblis’in, özü toprak olan insanlardan daha üstün olduğunu iddia edip ona itaat etmeyi reddetmesi ve bu sebeple lanetlenip kovulması gibi). cennetten kovulunca yeryüzünde bir mağaraya sığınan Lilith, burada cinlerin kralı ya da şeytanın ta kendisi Samael ile ilişkiye girip cin çocuklar doğurur. Üstelik bunu, günde 100 adet gibi yüksek bir oranda yapar. İnanışa göre de, dünyada kötülüklerin bu denli yaygınlaşmasının sebebi budur.





Cennette yalnız kalan Adem, Tanrı’dan Lilith’in geri dönmesini ister. Tanrı, Sanvai, Sansanvai ve Semangelof isimli üç meleği geri çağırmak üzere Lilith’e gönderir. Meleklere, dönmediği takdirde Lilith’in her gün yüz çocuğunun öldürmelerini emreder. Lilith geri dönmeyi kabul etmez, bu sebeple çocukları öldürülür. Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra, bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder (übn-ü sübyan gibi). Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınlarında bu üç meleğin ismi ya da şekli bulunanlara dokunulmayacaktır. Lilith artık kötüler tarafına geçmiştir.


Adem üzgündür ve yalnızdır. Bunun üzerine Tanrı Âdem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Bu yeni kadın, Âdem’den bir parça olduğu için, ona karşı çıkmayacaktır (Aristo’yu doğrularcasına: Kadın tamamlanmamış erkek, eksik bir varlıktır). Fakat Havva cennetteki yasak meyveyi yeme konusunda kandırılan ilk taraf olmuştur ve Adem’i de bu yasak meyveyi yemesi konusunda ikna edip her ikisinin de cennetten kovulmalarına sebep olmuştur. 





Kadının Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı düşüncesi, kadınların asırlardır erkeğe karşı yetersiz, güçsüz ve etkisiz bir şekilde konumlandırılmasına sebep olmuştur. Ve yine Adem, Havva tarafından kandırıldığı ve cennetten kovulmasına Havva sebep olduğu için kadın, “günah keçisi”, “baştan çıkarıcı” , “akıl çelici” olarak görülmüş ve görülmeye de devam etmektedir. 



Dönelim Lilith’in günümüzle bağlantısına. Lilith’in eşitlikçiliği savunup (buraya dikkat: üstünlük değil, eşitlikçilik) Adem’e boyun eğmemiş olması, Lilith’i feminizm ideolojisinin simgesi yapmıştır. Havva ideal, yani olması gereken kadındır, çünkü erkeğine her daim itaat eder ve edilgendir ve fakat “ideal” kavramının tanımı, tıpkı yaratılan çoğu gerçeklik gibi, erkek baskın popüler kültür belirleyicileri tarafından yapıldığından, eşitlikçiliği savunan kadınların Havva gibi olmak istememesi gayet beklenebilir bir sonuçtur. Bu sebeple kendilerine Lilith’i ideolojik sembol olarak benimseyen feminist kadınların çoğu, tepkilerini dile getirmek için çocuklarına Lilith adını vermiştir. Kadınlar artık Havva'nın değil, Lilith'in takipçisidir ve cinsiyet eşitsizliğine başkaldırıda Lilith, her ne kadar haklı sebeple başkaldırmış olup sonrasında kötü tarafa geçmiş olsa dahi, bu durum Lilith'i feminizm ideolojisinin sembolü yapmada bir engel oluşturmamıştır.